Çakal Rino'nun Ateş Dansı
Birliktelik, yardımlaşma ve paylaşmanın dönüştürücü gücü üzerine bir masal...
Yağmur ateşe fısıldamış, Nar ormanında bir masal başlamış…
O sabah ormanda yağmur damlaları, hayvanlardan önce uyanmış. Şıp şıp şıp yağmış, kimse uyanmamış. O da kendini duyurmak için şakır şakır yağmaya başlamış. İşte o zaman hayvanlar bir bir uyanıp yağmuru selamlamışlar. Ve sabah çorbasını kaynatmak için ateşin başına geçmişler.
Ama bir de ne görsünler! Yağmur şakır şakır yağınca ateş sönüvermiş!
Her sabah sıcak çorba pişiren, etrafında şarkılar söylenen, danslar edilen o güzelim kamp ateşi! Cıss… gitmiş. Sıcacık çorbanın hayali de onunla birlikte buhar olmuş, uçmuş.
Tam herkes sessizliğe gömülmüşken, bir ses duymuşlar ormanın içinden.
Şap şap şap… Paat!
Sonra bir kahkaha duyulmuş:
“Hahaaa! Ay yine düştüm! Ama karpuzu tuttuum!”
Yağmurlu ormanın içinden tanıdık biri çıkıvermiş aniden: Küçük çakal Rino!
Tüyleri sırılsıklam, çizmeleri çamur içinde, kafasına bir yağmurluk gibi sardığı büyük yeşil yaprağıyla…
Kocaman bir karpuzu iki ön patisinin arasında sanki bir mücevher gibi taşıyormuş.
“Dağın diğer tarafından geldim,” demiş, “Bu karpuz orada güneşte ısınmış, yağmurdan kaçmış, şimdi bizimle!”
Herkes başını uzatmış, şaşkınlıkla karpuza bakmış.
Çakal Rino “Size bir şey diyeyim mi,” demiş. “Bu sadece bir meyve değil, bu ritmin kendisi!”
Ve başlamış dans etmeye…
Bir adım ileri, iki adım geri. Bir çamura bat, bir sıçra. Ellerini havaya kaldır, gözlerini kapa. Döön, döön, dön. Zıplaaa, zıplaa, zıpla.
Sonra da bir şarkı başlamış dilinde:
“Yağmur yağar, ateş söner,
Şarkımızla geri döner!
Bir karpuz var, içi güneş,
Paylaşınca olur ateş!”
Tavşan Tibu patilerini yere vurmuş,
Köstebek Kona ıslık çalmış,
Karga Kara kanat çırpmış.
Kocaman bir çember oluvermişler…
Rino’nun ateş dansı başlamış!
Ve sonra ne olmuş biliyor musun?
Islak dallar kıvılcıma dönüşmüş.
Kıvılcım, önce bir parıltı sonra bir alev olmuş.
Alev, şarkıyla yükselmiş.
Ateş geri gelmiş!
Birlikte.
Kahkahayla.
Birliğin sihriyle.
Karpuz dilimlenmiş, paylaşılmış.
Ve çorba?
Mis gibi kokusuyla yeniden kaynamış.
O gece içtikleri sıcak çorba, belki de hayatlarının en lezzetli çorbasıymış.
Çünkü içinde sadece havuç ve mercimek değil; dostluk, kahkaha ve dans varmış.
Yağmur ateşe yine fısıldamış:
“Paylaşılan çoğalır, taşarmış; birlikten doğan her şey parlarmış.”
Paylaşılan çoğalır, taşarmış; birlikten doğan her şey parlarmış💛
Sana bir şey diyeyim mi, okumayan bin pişman bu masalı 🌳